14 ASIR ÖNCE SAHABEYİ HİZAYA GETİREN KUR’AN, 14 ASIR SONRA DA BENİ HİZAYA GETİRDİ. DEMEK KUR’AN, HER DEVRİN DERDİNE DERMAN!

A close-up image showing hands holding a blue Quran, symbolizing faith.
Okuma süresi: 3 dakika

14 ASIR ÖNCE SAHABEYİ HİZAYA GETİREN KUR’AN, 14 ASIR SONRA DA BENİ HİZAYA GETİRDİ. DEMEK KUR’AN, HER DEVRİN DERDİNE DERMAN!

Dr. Vehbi KARAKAŞ

On dört asır önce sahabenin aklından geçen, dilinden dökülenler, 14 asır sonra benim aklımdan geçti ve dilimden döküldü. Demek ki hangi asırda olursak olalım dert bir, derman bir, dermanı gönderen doktor bir. Dert, aklımızı meşgul eden yanlış düşünceler, derman Kur’an, doktor da Allah (cc). Allah Teala Kur’an hakkında buyuruyor ki:

 وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ اِلَّا فٖي كِتَابٍ مُبٖينٍ

“Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitapta (Kur’an’da)dır.” [1]En’am, 6/59 Yani hangi konuya, hangi meseleye, hangi ilaca, ne zaman ihtiyaç duyulsa onların hepsi Allah Teala’nın eczahanesinde yani Kur’an’da mevcuttur. Yeter ki Kur’an’a müracaat edilsin, yeter ki insanda onu anlayacak seviye ve kapasite bulunsun.

Bir gün kendi kendime dedim: Allah’ım, ben senin kulunum. Aklım erdiği günden bu tarafa kapındayım. Elli yıldır kalemimle ve kelamımla seni, senin Kitabını, senin Dinini ve son peygamberin Hz. Muhammed’i (sav) tanımaya, yaşamaya ve anlatmaya çalışıyorum. İsterdim ki Senin mülkün olan dünyayı tamamen gezeyim, mülkündeki acaiplikleri göreyim, hayretimi ve hayranlığımı bütün dünyaya ilan edeyim. Ne yazık ki bu muradıma nail olamadım. Neden? Belki hakkımızda hayırlı olan bu idi de ondan. Bilemeyiz. Bir de seni tanımayanlara baktım. Gördüm ki her türlü imkân onlarda. Dünyayı dolaşacak son model arabalar onlarda, uçaklar onlarda, yatlar, katlar onlarda, festivaller, konserler, eğlenceler, çıldırtan alkışlar onlarda. Onlar senin mülkünde geziyorlar, senin verdiğin nimetleri yiyip içiyorlar. Ama seni, peygamberini ve kitabını tanımıyorlar, senin istediğin gibi değil, kendi bildikleri gibi yaşıyorlar. Buna rağmen bu insanlar paraları koyacak yer bulamıyorlar.

Ben bunları düşünürken sabah namazından sonra okumak için açtığım Kur’an’da Allah Teala şu ayetleri karşıma koydu:

لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذٖينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِؕ

مَتَاعٌ قَلٖيلٌ ثُمَّ مَاْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ

لٰكِنِ الَّذٖينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدٖينَ فٖيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ لِلْاَبْرَار

“İnkâr edenlerin, (gönüllerince) diyar diyar dolaşmaları, (gezip eylenmeleri) sakın seni yanıltmasın, (seni onlara imrendirmesin). (Bu dolaşmalar ve eylenmeleri) onlar için, kısa süren bir faydalanmadır. Bundan sonra onların sığınakları cehennem olacaktır. Ne kötü bir yerdir orası! Fakat Rablerinin emirlerine uyup yasaklarından uzak duranlara gelince, onlara, Allah katından bir ikram olarak, altından ırmaklar akan cennetler vardır; onlar orada temelli kalacaklardır. Allah katındaki mükâfat, işte böyle iyi kimseler için çok daha hayırlıdır.” [2]Al-i İmran, 3/196-198

Bu ayetler bana diyordu ki:
Sakın sakın imanı olmayanların servetlerine, beldeleri turladıklarına, hayatlarına, eğlencelerine, makamlarına, rütbelerine heveslenme. Allah’ın ahkâmından, Peygamberinin ahlakından habersiz yaşayanlar göz kamaştıran hangi imkâna, makama sahip olurlarsa olsunlar, sahip oldukları her şey, yakında onların başlarına bela olacaktır. En acınacak durumda olanlar, bu dünyada servetin, şöhretin, şehvetin, eğlencenin doruk noktasında olup Allah’tan, Allah’ın peygamberinden ve kitabından gafil yaşayanlar olacaktır.

Bu ayetler bana diyordu ki: Sakın sakın imanı olmayanların servetlerine, beldeleri turladıklarına, hayatlarına, eğlencelerine, makamlarına, rütbelerine heveslenme. Allah’ın ahkâmından, Peygamberinin ahlakından habersiz yaşayanlar göz kamaştıran hangi imkâna, makama sahip olurlarsa olsunlar, sahip oldukları her şey, yakında onların başlarına bela olacaktır. En acınacak durumda olanlar, bu dünyada servetin, şöhretin, şehvetin, eğlencenin doruk noktasında olup Allah’tan, Allah’ın peygamberinden ve kitabından gafil yaşayanlar olacaktır.

Benim karşıma konulan bu ayetlerin nüzul sebebine baktım. Gördüm ki, benim aklıma gelen bu düşüncenin benzeri bir düşünce, 14 asır önce Peygamberimizin yanındaki bazı sahabelerin aklına da düşmüş ve onlar demişler ki: “Gördüğümüze bakılırsa Allah’ın düşmanları refah ve huzur içinde; biz ise ekonomik sıkıntılar içindeyiz. Onlar her imkâna sahip biz ise imkânsızlıklar içinde kıvranıyoruz.”  Onların bu sözleri üzerine işte bu âyetler inmiştir.” [3]Bkz. Kur’an Yolu Tefsiri, Heyet; Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, Heyet. Bu ayetler, Hz. Peygamber’in şahsında müminleri teselli etmiş ve onlara kâfirlerin yeryüzünde nimetler içerisinde dolaşmalarına aldanmamalarını hatırlatmıştır. [4]Aynı yer.

Bu ayet ve hadisler 14 asır önce sahabeyi hizaya getirdiği gibi 14 asır sonra da beni ve benim gibi düşünenleri hizaya getirdi. Ben de dayanamadım, nefsime dedim: Şimdi anladın mı hakikati aslanım. Aklını başına al, haddini bil, hakkına razı ol. Taktirin taksimine itiraz etme. Namaza durduğun zaman bütün kâinatla beraber namaza dur. Böylece hayalen hem kâinatı gezmiş olursun hem de kâinat büyüklüğünde sevap kazanırsın. Ben de Elhamdülillahi ala küllihal, dedim, makamlar, servetler ve şöhretler kimin olursa olsun, sen benim ol, yeter Allah’ım, dedim. Kur’an’ı ve Peygamberiyle beni uyaran ve gafletten uyandıran Rabbime hamdüsenalarımı arz ettim.

Hz. Ömer (r.a.), Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) hasır üzerinde yatarken bulmuş, hasırın, mübarek bedeninde iz yaptığını görünce dayanamayıp ağlamış. Peygamberimiz Hz. Ömer’e neden ağladığını sormuş. O da nasıl ağlamayayım ey Allah’ın Rasulü, demiş, Kayserler, Kisralar saraylarda yaşasın, ipek döşeklerde yatsın, alemlere rahmet gönderilen bir peygamberin döşeği sert bir hasır olsun, reva mı bu?

Aynı zamanda bir devlet başkanı olan Rasullah’ın (sav) cevabı bütün Müslümanların, özellikle de Müslüman devlet başkanlarının kulaklarına küpe olacak mahiyette bir söz olmuş. Buyurmuşlar ki:

-İstemez misin Ey Ömer? Fani dünya onların, ebedî ahiret de bizim olsun.”? [5]Bkz. Ahmet b. Hanbel, 2/298

Hz. Peygamber (sas) bir başka hadislerinde buyurmuşlar ki: “Allah Teâlâ’nın, bir kula, isyan ve günahlarına rağmen dünyada sevdiği ve istediği şeyleri verdiğini görürseniz bilin ki o hal, o insan için istidracdır. (Yani yavaş yavaş başına gelecek korkunç bir belaya o insanı hazırlamadır.)” Bu sözünden sonra Hz. Peygamber (sav) şu ayet-i okumuş:فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهٖ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ اَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍؕ حَتّٰٓى اِذَا فَرِحُوا بِمَٓا اُو۫تُٓوا اَخَذْنَاهُمْ بَغْتَةً فَاِذَا هُمْ مُبْلِسُونَ

“Onlar, kendilerine yapılan uyarıları unutunca, her şeyin kapılarını onlara açtık. Nihayet kendilerine verilen (imkânlar ve her taraftan gelen paralar) yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık! Böylece onlar birdenbire bütün ümitlerini (ve her şeylerini) yitirdiler.” [6]Enâm, 6/44; Ahmed b. Hanbel, IV, 145.

Allah bu akıbetten de bizi ve bütün sevdiklerimizi, sevenlerimizi korusun.


Dipnotlar

Dipnotlar
1 En’am, 6/59
2 Al-i İmran, 3/196-198
3 Bkz. Kur’an Yolu Tefsiri, Heyet; Kur’an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli, Heyet.
4 Aynı yer.
5 Bkz. Ahmet b. Hanbel, 2/298
6 Enâm, 6/44; Ahmed b. Hanbel, IV, 145.

Diğer Makaleler