Başkan Olur-Olmaz, Devrin İslâm Aliminden Adaletli Devlet Başkanının Niteliklerini İstedi!

Okuma süresi: 3 dakika

Başkan Olur-Olmaz, Devrin İslâm Aliminden Adaletli Devlet Başkanının Niteliklerini İstedi!

Dr. Vehbi KARAKAŞ

Ömer Bin Abdülaziz halifelik makamına geçmemek için dirense de emri vaki ile karşı karşıya kalır. Halk ile birlikte camiye giderek şu konuşmayı yapar:

“Ey insanlar! Size Allah‘ın sevmediği her şeyden korunmayı tavsiye ederim. Hepiniz ahiretiniz için çalışınız, çünkü ahireti için çalışan kimsenin dünyasını Allah düzenler. İç yüzünüzü düzeltiniz, dış yüzünüzü Allah düzeltir. Ölümü sık sık anınız ve onu karşılamak için hazırlanınız. Bu ümmet, Allah‘ın varlığı ve birliği üzerine ihtilâf etmemiştir. Peygamberi ve mukaddes kitabı üzerinde de ittifak halindedir. Fakat dünya malı üzerine ayrılıklara sapmıştır. Şunu iyi biliniz ki, hiçbirinize batıl bir şey verecek değilim ve hiçbirinizin hakkını esirgeyecek te değilim. Her hak sahibine, hakkını vermeye çalışacağım. Allah‘a isyan eden kimseye itaat edilmez. Onun için ben Allah‘a itaat ettikçe, siz de bana itaat ediniz. Allah‘a isyan edersem, birinizden itaat beklemem. Hepinize Allah‘tan rahmet ve mağfiret dilerim.”

Halife Ömer b. Abdülaziz bu sözleri söyledikten sonra minberden inmiş, halifeleri halktan gizlemek için gerilen perdelerin yırtılmasını, halifelerin ayağı altına yayılan halıların kaldırılmasını ve hepsinin çarşıda satılarak bedellerinin beytülmale (devlet hazinesine) gönderilmesini emretmişti. Adaleti ve dürüstlüğü ile Hz. Ömer’e (ra) benzediği için ikinci Ömer diye anılan Ömer Bin Abdülaziz tahta geçtikten bir süre sonra devrin büyük alimlerinden Hasan Basrî‘ye (ra) bir mektup göndererek adaletli bir devlet başkanının vasıflarını bildirmesini ister. Bu büyük âlim, Halifenin isteğine bir mektupla şöyle karşılık verir:

“Ey müminlerin emiri! Bil ki, şüphesiz Allah, adaletli devlet başkanını her düşeni kaldıran, her zulme karşı duran, her bozuğu düzelten, her zayıfa kuvvet veren, her mazlumun imdadına koşan ve her çaresize sığınak olan bir görevle görevlendirmiştir.

“Ey müminlerin emiri! Adaletli devlet başkanı develerine karşı şefkatli ve onlara en güzel merayı ayarlayan bir çoban gibidir. Onları tehlikeli noktalardan ve yırtıcılardan korur.

Ey müminlerin emiri! Adaletli devlet başkanı çocukları için çalışıp çabalayan bir baba gibidir. Onları eğitir, büyütür, onlar için kazanır, onlar için biriktirir.

Adaletli devlet başkanı, ey müminlerin emiri çocuklarına karşı ince ruhlu, şefkatli, iyi davranan bir anne gibidir. Onların her türlü zorluklarını omuzuna alır. Onlarla uyur, onlarla uyanır, onların sağlık ve saadetleriyle sevinir, hastalanmalarıyla, acılarıyla üzülür, onların sağlığa kavuşması için her fedekârlığı göze alır, hizmetlerinde kusur etmez.

Adaletli devlet başkanı, ey müminlerin emiri, yetim ve yoksulların sahibidir, hamisi ve koruyucusudur; onların her meselesiyle ilgilenir. Adaletli başkan kalp gibidir. Kalp iyi ise bütün gövde iyi olur, kalp bozuk ise bütün gövde bozulur, bozuk olur.

Adaletli devlet başkanı ey müminlerin emiri, Allah ile kulları arasında duran biridir. Allah’ın kelamını dinler, insanlara duyurur, Allah’a bakar, insanlara gösterir, Allah’a boyun eğer, insanları Ona yöneltir.

Ey müminlerin emiri! Allah’ın sana nasip ettiği görev bir emanettir. Görevinde güvenilir ol. Emanete hiyanet etme. Bir köle efendisinin malını ve ailesini koruduğu gibi sen de Allah’ın sana verdiği ve emanet ettiklerini koru. Onun razı olmadığı muamelelerden sakın.

Bil ki ey müminlerin emiri, Şüphesiz Allah sınırları koydu ki insanlar onlarla her türlü pislikten ve fuhuşlardan, zarar ve ziyanlardan uzak kalsınlar. Allah kısası indirdi ki kullar için hayat olsun kısas. (Kısas olmazsa öldürenler ve öldürülenler çoğalır, toplum huzura hasret kalır.)

“Ey müminlerin emiri! Daima ölümü hatırla. Ölümü tek başına karşılayacağını unutma. Ona hazırlıklı ol. Bugünkü ikametgâhından başka ikametgâha geçeceğini düşün. Orada uzun zaman kalacaksın. Dostların seni bırakacak ve sen o ikametgâhın dibinde tek başına yaşayacaksın. Yanına öyle azık al ki, insanın kardeşinden, anasından, babasından ve çoluk çocuğundan kaçarak canını kurtarmak için uğraştığı gün işe yarasın. O günü düşün ki, kabirlerin içinde ne varsa hepsi savrulur, dışarı çıkar, sinelerin içinde gizli ne varsa hepsi açıklanır, hiçbir şey saklanmaz ve amel defterleri bir bir açılır. Onun için ey mü‘minlerin emiri, ecel gelmeden evvel eldeki mühletten faydalan, ümitler kesilmeden önce hazırlan. Allah‘ın kulları arasında cahillerin vereceği hükümle hükmetme. Ve onları zulmeden kimselerin yoluna saptırma. Kibirli ve gururlu kimseleri zayıf olan kimselerin başına musallat etme. Çünkü bu çeşit kimseler müminlere saygı göstermezler. Yoksa suçların ağır yükü altında ezilir, suçlarına başka suçlar da eklenir. Kendi yükün yetmiyormuş gibi başkalarının yükü de sırtına vurulur…Sakın bugünkü kudretine güvenme, yarın ölümün pususuna düştüğün zamanki kudretine güven. Allah‘ın karşısına durup hesap vereceğin anı düşün!

“Ey mü‘minlerin emiri! Bu öğütlerimle ben, benden önceki akıl sahiplerinin verdiği öğütleri belki tam veremedim, ama elimden geldiği kadar sana şefkatli nasihatimi vermekten de geri durmadım. Benim sana gönderdiğim bu mektubumu, sevdiğini tedavi eden bir doktor yerine koy. O doktor, hastasının sağlık ve afiyete kavuşmasını umduğu için ona hoşlanmadığı şeyleri içirir.

Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi üzerine olsun ey müminlerin emiri!” [1]Karaman, Hayrettin, Topaloğlu, Bekir, Arapça Okuma ve Eski Metinler Kitabı; (el-Akdü’l-Ferid, 1 ve’l-Hasanü’l-Basrî, liibni’l-Cevzî, 56’den naklen). Ayrıca bkz. İkinci Ömer, … Continue reading


Dipnotlar

Dipnotlar
1 Karaman, Hayrettin, Topaloğlu, Bekir, Arapça Okuma ve Eski Metinler Kitabı; (el-Akdü’l-Ferid, 1 ve’l-Hasanü’l-Basrî, liibni’l-Cevzî, 56’den naklen). Ayrıca bkz. İkinci Ömer, Selâmet Mecmuası, S. 60- 62, İstanbul 1948, s. 7.

Diğer Makaleler