Bütün Derdi İslam’mış (!)

A black and white close-up of an open Quran on a wooden stand with prayer beads, symbolizing Islamic faith and devotion.
Okuma süresi: 2 dakika

BÜTÜN DERDİ İSLAM’MIŞ (!)  

Ünlü bir yazar dostla karşılaştım, selamlaşmalardan sonra halini hatırını sordum. Cevabındaki ilk cümle dikkatimi çekti, o da şu idi: 

-“Biliyorsunuz benim bütün derdim İslâm. Çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor.” 

Bu söz, söyleyicisi açısından belki hoştu, ama ondan daha hoş olduğuna inandığım bir söz vardı. O da şu idi:   

-Muhterem Üstad, sizin gibi bir insanın bütün derdi İslâm değil, Müslüman olmalıydı. İslam’ın sahibi var. İslam’ın sahibi Allah. Allah dinini korur.[1] Hem de Hadis’in ifadesiyle fasık ve facir adamlarla bile korur.[2] Siz, mazlum Müslümanı dert edinmekle görevlisiniz. Bu gün maalesef Müslümanlar birbirlerini ezmekte ve üzmektedirler. Bir kısmı zalim, bir kısmı da mazlum konumundadır. İkisinin de yardıma ihtiyacı var. Aklı selim ve kalbi selim sahipleri ikisine de yardım etmekle, mazlumu tutup kaldırmakla, zalimin de zulmüne engel olmakla mükelleftirler. Çünkü zalimin zulmüne engel olmak, zalime en büyük yardımdır. Bu hakikatı, Peygamber Efendimiz (sav) şöyle izah buyurmuşlardır:  

«انْصُرْ أخاك ظالمًا أو مظلومًا» فقال رجل: يا رسول الله، أَنْصُرُهُ إذا كان مظلومًا، أرأيت إِنْ كان ظالمًا كيف أَنْصُرُهُ؟ قال: «تَحْجِزُهُ -أو تمْنَعُهُ- من الظلم فإنَّ ذلك نَصْرُهُ». 

“Din kardeşin zalim de, mazlum da olsa ona yardım et.” Bir adam: Ya Rasûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zalimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz, dedi. Peygamberimiz: “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursan, bu davranışın ona yardım olur.”[3] 

Benim yukarda verdiğim cevap, Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib’in, Yemen valisi Ebrehe’ye söylediği söze benzedi. Ebrehe, çok sayıda filleriyle Kâbeyi yıkmaya gelmiş, Mekkenin dışında yayılan Abdulmuttalibe ait 200 deveye el koymuştu. Abdulmuttalib Kureyşin büyüğü, Mekke’nin reisi idi. Ebrehe’nin geldiğini ve develerine el koyduğunu duyunca kalktı, gitti, Ebrehe’den develerini istedi: 

Ebrehe Abdulmuttalib’e: 

-Hayret, dedi, ben senin ve atalarının en büyük değeri olan Kâbe’yi yıkmaya gelmişim, sen, Kâbe’nin değil, develerin derdine düşmüşsün. 

Abdulmuttalib, Ebrehe’ye haddini bildirecek çapta bir söz söyledi: “Ben, dedi, develerin sahibiyim, onları korumakla görevliyim. Kabe’nin sahibi ise Allah. Allah Kâbe’sini korur, senin de ona yaklaşmana asla izin vermez.”[4] 

Nitekim öyle oldu. Ebrehe, Kâbe’yi yıkmak için ordusuna hücum emrini verince beklenmedik bir olay cereyan etti. Bir anda sürüler halinde gelen kuşlar havayı kapladı ve fil ordusunun üzerinde uçmaya başladılar. Bu kuşlar, gagalarında ve ayaklarında taşıdıkları ufak taşları bir kurşun gibi askerlerin üzerine yağdırdılar. Taşların isabet ettiği askerlerin vücutları delik deşik oldu. Ebrehe ve ordusu kısa zamanda perişan olup dağıldı.[5] Bu olayı Allah, Kur’an’da Fil suresiyle dikkatlere sunar ve şöyle buyurur: 

اَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِاَصْحَابِ الْف۪يلِۜ اَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ ف۪ي تَضْل۪يلٍۙ وَاَرْسَلَ عَلَيْهِمْ طَيْراً اَبَاب۪يلَۙ تَرْم۪يهِمْ بِحِجَارَةٍ مِنْ سِجّ۪يلٍۖۙفَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ  

“Gördün mü Rabbin fil ordusunu ne yaptı? Onların tuzaklarını boşa çıkardı. Sürü sürü kuşlar gönderdi. Üstlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar yağdırdı. Ve onları yenilmiş ekine döndürdü.[6] 

Kıssadan çıkardığımız hisse: İnsan, doğru sözü söylerken bile kibirli ve havalı söylememeli. Vazifesini yapmalı, Allah’ın işine karışmamalı. Eğer böyle olursak, Nemrut’lardan İbrahim’ini, Firavun’lardan Musa’sını, İsrailoğulları’ndan İsa’sını, Ebrehe’lerden Kâbe’sini, Müşriklerden Muhammed Mustafasını (sav) koruyan Allah, bizi de bütün kötülüklerden koruyacak, yangınlarımızı söndürecek, narımızı nura, ateşimizi gülistana döndürecektir.

Eğitimci Yazar Dr. Vehbi Karakaş  ‘ın kaleminden.

DİPNOTLAR:

[1] Zaten Allah: “Zikri (bu dini ve bu Kur’an’ı) biz indirdik, Onu biz koruyacağız biz.” (Hicr, 15/9) buyurarak koruma garantisini ilan etmiştir.  

[2] Bkz. Es-Suyûtî, Celalüddin, el-Camiu’s6-Sağîr, I/112. Hadis no: 1789-1790.) 

[3] Buhârî, Mezâlim, 4; İkrâh 6. Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten 68 

[4] Bkz. El-Fahrü’r-Râzî, et-Tefsîrü’l-Kebir, 32/96 

[5] https://www.islamzamani.com/kabe-nin-allah-tarafindan-korunmasi-okuma-metni.html 

[6] Fil, 105/1-5

Diğer Makaleler