Cennet Kadınlarının ve Cennet Erkeklerinin Özellikleri

Free stock photo of background, beautiful, beauty
Okuma süresi: 5 dakika

Vakıa suresinin 35, 36 ve 37. ayetlerinde cennetlik erkeklerle evlendirilecek olan cennetlik kadınların özellikleri ortaya konuluyor. Yüce Rabbimiz orada meâlen şöyle buyuruyor: “Gerçekten biz, cennet kadınlarını yepyeni bir yaratılışla yarattık. Onların hepsini aynı yaşta, eşlerine düşkün bakireler yaptık.”  

Bu ayetlere göre cennet kadınları ve erkekleri, hep taze ve genç olacaklar, hep taze ve genç kalacaklar. Cennet ehli eşlerin aşkları ve muhabbetleri hiç eskimeyecek. Cennette bıkkınlık ve yorgunluk da olmayacaktır.[1] 

Resûlullah (sav) Efendimiz de buyurmuşlar ki: “Cennette yeniden yaratılacak olan kadınlar, dünyada (ister dul ister bekâr olsun) kocamış ve buruşmuş kadınlardır.” [2] 

Bir gün Allah Rasûlü (sav) efendimize yaşlı bir kadın geldi: 

-Ey Allah’ın Rasûlü! Dua et de Allah beni cennete koysun, dedi. Resûlullah (sav) efendimiz: 

-Ey filancanın annesi, yaşlılar asla cennete giremeyecek, buyurdu. Bunun, Rasulullah’ın latîf şakalarından biri olduğunu anlamayan kadın ağlamaya başladı. Resûlullah (sav) daha fazla kadının üzülmesine meydan vermeden şu açıklamayı yaptı: (Anacığım, üzülme!) Sen yaşlı olarak değil, taptaze genç bir kız olarak cennette yerini alacaksın. Çünkü cennette ihtiyarlık yok. Allah Teala buyurmuştur ki: “Şüphesiz biz onları yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır. Yaratıp da onları hep bekar kızlar kılmışızdır.”[3]   

Merhum Hamdi Yazır da ayette geçen “uruben” kelimesinin manasından yola çıkarak cennet kadınlarının özelliklerini şöyle sıralar: 

  1. Kocalarını çok severler. 
  2. Cilveli, nazlı ve edalıdırlar 
  3. Güzel sözlüdürler.

Şüphesiz cilve ve anlatım güzelliği de sevişmenin en tatlı sebeplerinden ve edalı kadının şiarındandır.[4] Seyyid Kutup da: “Gerçekten biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık.” Ayetindeki yaratılışı: “Bu yaratılış ya ilk defadır ki bunlardan maksat hûrilerdir; yahut ikinci defadır ki bunlardan maksat da gençleştirilerek diriltilmiş olan eşler (yani bu dünyadan cennete giden kadınlardır),[5] şeklinde tefsir etmiştir. Bize göre de ayet, cennet kadınlarının hepsinin genç, dinç, alımlı, ılımlı, olumlu, bakılmaya doyulmayan güzellikte dilberler olduklarına dikkat çekmektedir. 

Kur’an-ı kerim, değişik yerlerde hurilerin özelliklerine dair ipuçları da verir. Mesela Duhan ve Tûr surelerinde “güzel, iri ve şahin gözlü”[6]oldukları ifade edilirken, Rahman suresinde “otaklarda eşlerine ait kılınmış, el değmemiş göz değmemiş bakire güzeller.”[7]oldukları ifade edilir. Vakıa ve Rahman surelerin de ise iri gözlü, saklı inciler gibi zarif ve beyaz,[8] yakut ve mercan gibi çok değerli ve zarafetli huriler[9]olarak dikkatlere sunulur. 

Peygamberimizin eşlerinden Ümmü Seleme validemiz, Peygamberimize sordu: 

-Ey Allah’ın Resûlü ! Bana “Şahin gözlü huriler” hakkında bilgi verir misin? Resûlullah (sav) buyurdu ki: 

-Beyaz tenli, kara ve iri gözlü, kaşları şahin kanadı gibi siyah[10] mümtaz dilberler [11] demektir.   Ben dedim ki: 

-Ey Allah’ın Resûlü! Allah Teala’nın “Saklı inci misali” sözünü bana bildirir misin? Buyurdu ki: 

-Onların parlaklığı hiçbir elin değmediği sedef içindeki inci parlaklığındadır.[12] Ben dedim ki: 

-Ey Allah’ın Resûlü! (Cennette) dünya kadınları mı güzel ve değerlidir, yoksa şahin gözlü huriler mi?  Buyurdu ki: 

-Dünya kadınları hurilerden daha değerli ve daha güzeldir. Tıpkı elbisenin dış yüzünün iç yüzünden daha değerli oluşu gibi…Ben dedim ki: 

-Ey Allah’ın Resûlü! Bunun sebebi nedir? Buyurdu ki:  

-Dünyadan cennete giden kadınları hurilerden üstün kılan onların dünyada iken kılmış oldukları namazları, tutmuş oldukları oruçları, (çekmiş oldukları bütün meşakkatlere rağmen dinlerinden, imanlarından taviz vermemeleri, iffetlerine düşkünlükleri, tesettürle kendilerini namahremden korumalarıdır.) Allah, cennet kadınlarının yüzüne nûr, bedenlerine ipek giydirmiştir. Renkleri bembeyazdır, elbiseleri yemyeşildir, süsleri sapsarıdır. Buhurdanlıkları inciden, tarakları altındandır. Şarkılarından biri de şudur: 

Biz ölümsüzleştirilmişiz, asla ölmeyeceğiz.  
Biz zarifleriz, asla yıpranmayacağız. 
Biz hep canlı ve dinçiz, asla yorulmayacağız. 
Biz hep memnunuz asla öfkelenmeyeceğiz. 
Müjdeler olsun bize, müjdeler olsun ait olduğumuz kimselere![13] 

Dedim ki: 

-Ey Allah’ın Rasulû! Bizden bir kadın, kocası öldükten veya boşandıktan sonra bazen ikinci, üçüncü, dördüncü bir erkekle evlenebiliyor. Sonra bu kadın cennete gidebilir ve dünyada iken farklı zamanlarda evlendiği eşleri de cennete giderlerse bu kadın onlardan hangisine verilecektir? Resûlullah (sav) buyurdu ki:  

-Ey Ümmü Seleme! Onlar istediğini seçmede serbest bırakılacaklar, onlar da kocalarından ahlakı güzel olanı seçecekler ve: Ey Rabbimiz!  Şunun ahlakı daha güzeldir, bizi onunla evlendir, diyecekler. Ey Ümmü Seleme! Görüyorsun ya dünyada da ahirette de ahlakı güzel olan kazanmaktadır.”[14] 

Cenab-ı Hak, cennetlikler hakkında bilgi verirken -yukarda da görüldüğü gibi- dili geçmiş zaman kipini kullanıyor. “Evlendireceğiz” demiyor “Evlendirdik”[15] buyuruyor. Gelecekteki bir olayı olmuş bitmiş gibi ifade etmek, o olayın mutlaka ve mutlaka olacağına işarettir. Cennetteki evlenme olayını da Cenab-ı Hak, işte bunun için dili geçmiş zaman kipiyle ifade buyurmuştur.  

Cennette cennetliklerin her birine şu içinde yaşadığımız dünya büyüklüğünde bir mülk [16] Takva ehline (yani Allah yandaşı olanlara, helalle yetinip harama tenezzül etmeyenlere, yetim malı yemeyenlere, haksız yere onun-bunun malına çökmeyenlere, haksızlığı, hırsızlığı, yolsuzluğu yol edinmeyenlere, adaleti ayakta tutanlara, gücü zulüm aracı haline getirmeyenlere, güçlü iken affedenlere, yalan yere şahitlik yapmayanlara, iftira atmayanlara, teşhircilikten uzak duranlara, müstehcen kıyafetle gezmeyenlere…) genişliği yer ve gök arası kadar olan bir cennet[17] cisimlerine de hayal sür’atinde bir sür’at ve hafiflik verilecektir.[18] Onlar, cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerinde oturacaklar. İsteyen istediği ahbabı ile istediği yerde bir anda, buluşabilecek, çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler ve hizmetçiler fır dönecek, ellerinde MAÎN şarabından doldurulmuş kadehler, testiler ve ibrikler bulunacak, isteyene ikram edecekler. Cennetlikler, içtikleri şaraptan ne başları ağrıyacak ne de akılları başlarından gidecektir. Canlarının istediği meyveyi, hatta kuş etine kadar her türlü nefis yemeği sofralarında bulacaklar.[19] Cennetteki ağaçlar ve taşlar halden ve dilden anlayacak kadar şuurludurlar. Cennet ehlinin istediğini yerine getireceklerdir.[20] 

Görülüyor ki cennet, her türlü fevkaladeliklerin ve güzelliklerin yaşandığı bir âlem. Böyle bir âlemde, evlenmenin de eğlenmenin de fevkalade güzeli olacak ve her insan bütün arzu ve heveslerine münasip bir eşi hep yanında bulacaktır. Farz edelim ki, muhteşem, muntazam, dayalı döşeli leb-i derya bir yalınız var, ama yalınızda sizi eğlendirecek eşiniz ve yoldaşınız yok; o yalı ne işe yarar? Onun için Yüce Allah müttekîlere, (bu dünyada helaliyle yetinip haramlara el sürmeyenlere, aldatmayanlara, evlenmenin ve eğlenmenin helaliyle yetinenlere, çalıp çırpmayanlara, zulüm etmeyenlere, kendisini seven ve kendisi tarafından sevilen kullarına) hazırladığı nimetleri sayarken onlardan birinin de: Kirden, terden adet ve lohusalık kanından arınmış tertemiz eşler olduğunu beyan buyurur.[21] Her şeyin alabildiğine üstün ve güzel, hatta taşlarının ve ağaçlarının dahi şuurlu olduğu, çağırdığınız zaman yanınıza geldikleri[22] bir cennette insanın ne kadar mükemmel bir keyfiyet kazanacağını ne kadar güçlü ne kadar güzel olacağını tahmin etmek herhalde zor olmasa gerek. 

“Cennette bir kadın 70 türlü elbise giyecek, bu elbiseler onun teninin ve güzelliklerinin görülmesine engel olmayacak,[23] eşiyle beraber olan kadına bakireliği tekrar iade edilecek[24], Kadın olsun-erkek olsun her bir cennetlik aradığı ve umduğu her güzelliği eşinde bulabilecek. Erkek de kadın da usanma ve yorgunluk hissetmeyeceklerdir.” [25] “Cennet ehli cennette Adem babanın uzunluğunda yani 60 zira boyunda, 7 zira eninde, Yusuf güzelliğinde, İsa yaşında yani 33 yaşında Muhammed (a.s.) dilinde olacaklar ve Arapça konuşacaklardır.”[26] Cennette bütün lezzetler ve nimetler, -evlenmeler de dahil- ruhanî ve manevî değil, cismanî olacaktır. Cennette, cennetliklerin cisimlerine ruh hafifliği ve hayal sürati verilecektir. Cennetlik insanlar, istedikleri zaman istedikleri yerde, istedikleri dostlarıyla bir anda görüşebilecek ve sohbet edebileceklerdir.[27] 

Bu haberlerin hepsine yürekten inanıyor. Bizi Müslüman yarattığı, cennete ve cennetin içindeki sınırsız güzelliklere aday kıldığı için de alemlerin Rabbine sonsuz hamt ve senalarımızı sunuyoruz. Rasûl-ü Zîşan Efendimize de sonsuz salat ve selamlarımızı, sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz. İzinden gidenlere de… 

❤ Eğitimci Yazar Dr. Vehbi Karakaş ‘ın kaleminden ❤

Dipnotlar:

[1] Bkz. Fatır, 35/35 

[2] Tirmizî, Tefsiru Sureti, 56/5; Suyutî, Celaluddin, el-İtkan fî Ulûmi’l- Kur’an, II/1278 

[3] Vakıa,56/35-36; Yazır, Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili VII/4708  

[4] A.e, VII/4708-4709 

[5] Kutup, Seyyid, Fî Zılali’l- Kur’an, ( terc. E.Saraç, H. Şengüler, B. Karlığa) XIV/252 

[6] Duhan, 44/54; Tür, 52/20 

[7] Rahman, 55/72,74;56 

[8] Vakıa, 56/22-23 

[9] Rahman, 55/57

[10] Karlığa, Bekir Çetiner, Bedrettin, hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, XIV/7692; Yazır , a.g.e VII/4692 

[11] Yazır, aynı yer 

[12] Karlığa, Çetiner, a.g.e XIV/7692 

[13]  İmam Hennad, Kitabü’z- Zühd, tahk. Abdurrahman el- Frivaî, I, 52 

[14] Karlığa, Çetiner, a.g.e 

[15] bkz Duhan, 44/54; Tur, 52/30 

[16] bkz. Asay-ı Musa, (4.Mesele), 19-20; Sözler, 28. söz, 488

[17]  Al-i İmran, 3/133 

[18]  Sözler, 28. söz, 489 

[19] bkz. Vakıa, 56/15-37 

[20]  Sözler, 28. söz, 486 

[21] Al-i İmran, 3/15 

[22]  Sözler, 28. söz, 486 

[23] İmam Hennad, a.e. I/ 54; Sözler, 28. söz, 487  

[24]  Vakıa, 56/36 

[25]  İmam Hennad, a.e, I/86 

[26] bkz. Sâbûnî, a.g.e, III, S.433; Karlığa,Çetiner ,a.g.e XIV, s. 7695; Karakaş Vehbi, Cennet Nerede, 37–44, 82 

[27] Bkz. Karakaş, Vehbi, Cennet Nerede, 115-120; Karakaş, Ölüm ve Diriliş Gerçeği Reenkarnasyon Aldatmacası, 162.

Diğer Makaleler

  • Kıyametiniz Kopmadan Kıyamet Suresini Okuyun!

    Okuma süresi: 4 dakikaNamazlarımda zamm-ı sure olarak okuduğum surelerden biri de Kıyamet suresidir. Mekke’de nazil olan, kırk ayetten ibaret bulunan Kur’an’ın bu 75. Sûresini sık sık okuyuşumun iki sebebi var: 1-Ezberimde hep saklı kalmasını istediğim için, 2-Yürekleri hoplatan mükemmel ve muhteşem mesajlarıyla Allah’a iltica edip yardımını almak, dünyaya dalıp ahireti unutan gafillerden…

  • Bütün Derdi İslam’mış (!)

    Okuma süresi: 2 dakikaBÜTÜN DERDİ İSLAM’MIŞ (!)   Ünlü bir yazar dostla karşılaştım, selamlaşmalardan sonra halini hatırını sordum. Cevabındaki ilk cümle dikkatimi çekti, o da şu idi:  -“Biliyorsunuz benim bütün derdim İslâm. Çalışmalarımız yoğun bir şekilde devam ediyor.”  Bu söz, söyleyicisi açısından belki hoştu, ama ondan daha hoş olduğuna inandığım bir söz…

  • İki Büyük Düşmanı Allah’ın İzniyle Hezimete Uğrattım! 

    Okuma süresi: 2 dakikaİKİ BÜYÜK DÜŞMANI ALLAH’IN İZNİYLE HEZİMETE UĞRATTIM!                                                                                                  Dr. Vehbi KARAKAŞ  Tam akşam ezanlarının okunduğu ve benim namaz için ayaklandığım an bir ses duydum:  -Baba yemek hazır, haydi yemeğe.  -Yavrucuğum, şimdi yemeğe oturursak şöyle-böyle derken namaz gecikmiş olur.  -Baba, yemekten sonra kılarız, çocukların beklemeğe tahammülü kalmadı. Ben de:  -O zaman…

  • Mehmet Emer Dostumuzun Ardından  

    Okuma süresi: 2 dakikaMEHMET EMER DOSTUMUZUN ARDINDAN   Dr. Vehbi KARAKAŞ  Çok yakın dostlarımdan bir güzel insanın daha ahirete irtihal haberini almış bulunuyorum. Bu güzel insan, Hacı Mehmet Emer’di. Rabbim onun sahibi olsun. Çıktığı ahiret yolculuğunda darda koymasın. O bizim dostumuz ve arkadaşımızdı. Petrol istasyonlarına zaman zaman bizi davet eder, hürmet ve muhabbetle…

  • NEDEN DURMADAN YAZIYORSUNUZ HOCAM?

    Okuma süresi: < 1 dakikaNEDEN DURMADAN YAZIYORSUNUZ HOCAM? Dr. Vehbi KARAKAŞ Sordular: -Neden durmadan yazıyorsunuz hocam? Cevap verdim: Bu hizmet ve bu yazıların, Mahkeme-i Kübra denilen ahiretin en büyük mahkemesinde kurtuluşumuzun birer vesikası ve belgesi olmasını Rabbimin rahmetinden umuyor ve bekliyorum. Yalvarıyor ve diyorum: Allah’ım! Hiçbir makam ve menfaat beklemeden yazdığım bu yazılarımı…

  • BİLİM ADAMI ATEİST OLAMAZ, ÇÜNKÜ BİLİM ALLAH DİYOR

    Okuma süresi: 2 dakikaBİLİM ADAMI ATEİST OLAMAZ, ÇÜNKÜ BİLİM ALLAH DİYOR Dr. Vehbi KARAKAŞ Ateist bir profesörün şöyle dediğini duydum: “Ben bir bilim adamıyım, aynı zamanda ateistim. Tanrının varlığına dair, hiçbir delil bulamadım.” Bu zavallı iddiaya ilk cevabımız Kur’an’ın şu muazzam, muhteşem ayeti olsun. Buyurmuş ki Allah: وَكَاَيِّنْ مِنْ اٰيَةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ “Göklerde ve yerde (Allah’ın varlığını…