ALLAH’I BÖYLE ANLATMALI VE BÖYLE ANLAMALI ( C.C )

Arabic calligraphy on a historic stone wall with architectural elements.
Okuma süresi: 4 dakika

ALLAH’I BÖYLE ANLATMALI VE BÖYLE ANLAMALI ( C.C )

Allah:

1- Yarattığı muhteşem kâinatla ve içindeki canlı-cansız muntazam, müzeyyen ve mümtaz eserleriyle anlatılmalı. Denilmeli ki: Tahtaya yazdığınız bir “gül” kelimesi veya çizdiğiniz bir gül resmi kendi kendine yazılamadığına ve çizilmediğine göre, bahçedeki rengiyle, kokusuyla, deseniyle herkesi mest eden hakiki gül nasıl kendi kendine yapılır ve yaratılır? Tahtadaki gül resmi ustasını gösterdiği gibi, hakiki gül de yaratıcısı olan Allah’ı göstermektedir. Bir okulda verdiğim seminerde demiştim: Okul, müdürsüz olmaz. Evren de Allahsız olmaz. Bir okulda iki müdür olmaz. Evrende de iki Allah olmaz. Okulun kuralı ve memurları olduğu gibi, Allah’ın da kitapları, memurları ve elçileri vardır. Her varlık Allah’ın memuru, her peygamber de Allah’ın elçisidir. Her insan, dünyaya gelmekle, imtihan salonuna alınmış olmaktadır. Ya Allah’ın kulu olduğunu kabul edip Ona ibadet ederek, dürüst yaşayarak cennete gidecektir. Ya da inkâr edip nefis ve şeytanın istediği gibi yaşayarak cehenneme gidecektir.

2- Allah, indirdiği son kitap Kur’an’ıyla anlatılmalı. Çünkü Allah’ı en iyi anlatan hatiplerden biri de Kur’an’dır. O lafzı ve manasıyla Allah kelamıdır. Mucize bir kitaptır. O, aramıza ineli 14 asır oldu, ama kimse, şimdiye kadar onun gibi bir söz söyleyemedi. Kur’an bu yönüyle Allah’ı anlattığı gibi, bazı ayet ve sureleriyle de direk Allah’ın özellik ve güzelliklerini dikkatlere sunuyor. Açın, bakın Ayetülkürsiye, İhlas suresine, Haşir suresinin sonlarına ve bütün surelerine. Hepsinin Allah’ı en iyi anlattığına şahit olacaksınız. Bu sebepten dolayıdır ki Peygamberimiz, “Sizin Allah’tan en çok korkanınız benim. Çünkü Allah’ı en iyi bileniniz benim.” Buyurdu. Neden? Çünkü Kur’an’ı en iyi anlayan ve bilen o idi. Kur’an’ı en iyi bilen o olduğu için, Allah’ı en iyi tanıyan da o oldu. Allah’ı en iyi tanıyan o olduğu içindir ki Allah’tan en çok korkan, Allah’ı en çok seven de o oldu. Bu haliyle Rasul-i Ekrem efendimiz, Kur’an’ın Allah’ı en iyi tanıttığına dikkat çekmiş hem de Allah’ı en iyi bilenin Allah’ı en çok seveceğine ve sayacağına işaret etmiştir.

3- Allah gönderdiği son peygamberi Hz. Muhammed’le (sav) anlatılmalıdır. Çünkü Peygamberimizde fevkalade takva ve ibadet, fevkalade adalet, fevkalade şefkat, fevkalade sabır, fevkalade sadakat, fevkalade, nezaket ve zarafet, fevkalade emniyet, fevkalade cömertlik, fevkalade vefa, fevkalade yardım, fevkalade fedakârlık, fevkalade israfsızlık, fevkalade edep fevkalade özel ve güzel hasletler vardı. Bu güzellikler ona Allah’tan gelmişti. O Allah’ın güzelliklerini gösteren en güzel bir ayna idi. O, Kur’an ahlakıyla, dolayısıyla Allah ahlakıyla ahlaklı bir zattı. Zaten o da bunu itiraf ediyor ve: “Beni Rabbim edeplendirdi, hem de edebin en güzelini verdi bana.” diyordu. Yoksa vahşetin hâkim olduğu bir çölde, günümüz modern medeniyetinin ve gelişmiş üniversitelerinin kazandıramadığı bu özellik ve güzellikleri nerden alabilecekti Hz. Muhammed (sav)? Bu üç eserin üçü de yani Kâinat, Kur’an ve Hz. Muhammed (sav) mucizedir. Üçü de Allah’ı anlatsın diye Allah tarafından ayarlanmış ve kurgulanmıştır. Üçü de o gün-bugün Allah’ı anıyor ve Allah’ı anlatıyorlar. Tabii görenlere, körlere ne? Bu üç hatibe kulak veren Allah’ı tanır, Allah’ı tanıyan Allah’ı sever. Allah’ı seven, Allah’ın dostu olur. Allah’ın dostu olan, korkudan kederden kurtulur, dünya ve ahiretin saadetine ve cennetine kavuşur.

4- Allah zatı itibariyle anlatılamaz. Çünkü akıl, Onun zatını idrak edemez. Zîra bu terazi o kadar sıkleti çekmez. Çünkü Onun imkân aleminde benzeri yok. Akıl, Allah’ı zatıyla anlamak için değil, eserlerine bakıp Ona hayran olmak ve inanmak için verilmiştir.

5- Allah her yerde hazır-nazırdır. Ama hiçbir yerde değildir. Işık gibi. Allah’ın yarattığı ışık her şeyin yanındadır, ama bulmaya ve tutmaya çalışsanız ne bulabilir ve ne de tutabilirsiniz. Allah her yerde, her an, her işi yapar, ama hiçbir iş diğerine engel olmaz. Elektrik gibi. Elektrik her yerde farklı farklı işler görür, ama hiçbir iş diğerine engel olmaz.

6- Allah bize bizden yakın ama biz Ona sonsuz uzağız. Çünkü o bizim cinsimizden değil. Ressam, çizdiği resme çok yakın, ama resim ressamına çok uzak. Resim, ressamını anlayamaz. Çünkü resim, ressamının cinsinden değil. Ama resim hal diliyle şunu diyebilir: Ben başıboş değilim, beni bir çizen var. Akıllı insandan da beklenen bu: Ben başıboş değilim, beni bir yaratan var.

7- Her şeyi Allah yapıyor ve yaratıyorsa, Allah’ın gücü nerden geliyor? Işık ışığını nerden alıyor, diye bir soru sorulur mu? Her şeyi ışık gösteriyor, ışığı ne gösteriyor, denilir mi? Işık öyle bir şeydir ki her şeyi gösterir ama kendi görünmez. Allah öyle bir Zat-ı Zülcelal’dir ki, her şeyi yaratır, ama o yaratılmaz, her şeyi gösterir, ama O görünmez. Her şeyi yapar, ama O yapılmaz. Vagonları çeken nedir? Lokomotif, denilir. Lokomotifi çeken nedir? Sorusu sorulmaz. Çünkü lokomotif öyle bir şeydir ki, çeker ama çekilmez. Onun gücü içindendir. Allah’ın zâtî sıfatlarından biri de “Kıyam binefsihi”dir. Yani gücü kendindendir. Hiç kimsenin hiçbir şeyine muhtaç değildir.

8- Allah’ın isimleri içinde Mümit=Öldüren, Kahhar=Kahreden isimleri olduğu halde neden Allah’ın isimlerine “Esma-i Hüsna=Güzel İsimler” denilmiştir? Çünkü Allah’ın öldürme ve kahretme eylemi, yok etme eylemi değildir. Yeni bir hayata kavuşturma eylemidir. Toprağa ölü girip te dirilmeyen, daha mükemmel bir hayata kavuşmayan ne var? Öldürülen müminse cennete ve ebedî gençliğe; kâfirse ebedî cehenneme gönderilmektedir.

9- Allah’a inanmayanı, Allah’a inanır hale getirmek mümkün mü? Mümkün. Çünkü Allah’ın eseri ortada: Evren ve içindekiler. Eser varken usta inkâr edilemez. Kâinat ve içindeki varlıklar varken Allah inkâr edilemez. İnkâr eden akılsızlığını ilan etmiş olur.

10- “Onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemediler.” Ayetiyle ne demek isteniyor? Allah’ın hakkı nasıl takdir edilir? Cevap: Allah’ın hakkının hakkıyla takdir edilemeyeceğini anlamak ve itiraf etmekle ancak Allah’ın hakkı takdir edilmiş olur. Kul, bütün gayretiyle Allah’ın emirlerini tutacak, yasaklarından uzak duracak, eserlerine bakıp hayretini ve hayranlığını dile getirecek, her an zikir, fikir ve şükürle meşgul olacak yine de ben vazifemi yaptım havalarına kapılmayacak. Çünkü Allah, sonsuz gücü, sonsuz lütfu, sonsuz cömertliği ve sonsuz şefkatiyle kullarına muamele ederken kullar sınırlı kudretleri ve aciz halleriyle karşılık vermeye çalışmaktadırlar. Bu vaziyetle Allah’ın hakkını ödemek, takdir etmek mümkün olabilir mi? Onun için Peygamberimiz:أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَبِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَبِكَ مِنْكَ لَاأُحْصِي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ “Allah’ım! Gazabından rızana, azabından affına, senden Sana sığınırım. Senin kendi Zatını övdüğün gibi ben Seni övemiyorum.”

11- Kullardan birbirlerine “kardeş hakkını bana helal et” diyenlere rastlarsınız. Bu güzel bir şey. Helallik istemek Peygamberimizin ahlakı ve sünnetidir. Ama her nedense “Allahım hakkını bana helal et” diyene rastlayamazsınız. Halbuki sık sık söylenmesi gereken cümlelerden biri de bu olsa gerek. Neden? Çünkü Allah’ın üzerimizdeki hakkı ödeyemeyeceğimiz kadar çok. Bundan dolayıdır ki meccanen bizi affetmesini istemekten başka çaremiz de yok.

Diğer Makaleler